Bir ağacın ufak dalları gibi karaciğerin içinde çok sayıda küçük safra kanalları mevcuttur. Bu kanallar karaciğerin alt kenarında ve dışında önce sağ ve sol safra kanalını oluşturur. Bu iki kanal birleşerek tek kanal haline gelir sonra safra kesesinin de kendisine açılması ile ana safra kanalını oluşturur. Ana safra kanalı on iki parmak bağırsağına açılır ve karaciğerde üretilen safranın bağırsağa akmasını sağlar. Safra yolu hücrelerinden kaynaklanan kanser; safra yolu ağacının herhangi bir bölümünden kaynaklanabilir. En etkin tedavisi cerrahi ile kanserli alanın çıkartılmasıdır.
Safra kesesi polipleri, safra kesesinin iç yüzeyinden kaynaklanıp safra kesesinin içine doğru uzanım gösteren oluşumlardır. Safra kesesi poliplerinin yaklaşık% 95'i iyi huyludur nadiren kansere dönüşürler. Bir safra kesesi polipinin boyutu, kanserli (kötü huylu) veya kanserli olmayan (iyi huylu) olup olmadığını tahmin etmeye yardımcı olabilir. Çapı 5 mm’den küçük safra kesesi poliplerinde herhangi bir müdahale gerekmez. Boyutu 5 ila 10 mm arasında olan poliplerde düzenli kontrol önemlidir. Ancak 10 mm‘nin üzerindeki safra kesesi poliplerinin kanserli olma veya zamanla kansere dönüşme olasılığı daha yüksektir ve bu durumda safra kesesinin cerrahi olarak çıkarılmasını (kolesistektomi) önerilir. Safra kesesi taşlarının eşlik ettiği herhangi bir boyutta safra kesesi polipiniz varsa, doktorunuz bu durumda da kolesistektomi önerebilir.
Safra kesesinden kaynaklanan kanserlere safra kesesi kanseri denir. Maalesef çoğu hızlı ilerler. Bir kısım hasta sarılık, karin ağrısı, ele gelen kitle gibi şikâyetlerle başvururken bir kısım hasta da safra kesesi taşı nedeni ile geçirdiği bir safra kesesi ameliyatı sonucu patoloji raporu çıkınca rastlantısal olarak hastalığını öğrenir.
Tümörün evresine göre basit bir safra kesesi ameliyatı yeterli olabilirken, karaciğer ve safra yolunu içine alan lenf nodlarını da temizlemeyi zorunlu kılan kompleks bir cerrahi de gerekebilir.
Klatskin tümörü yerleşimi itibariyle sağ ve sol safra yolunun birleşme noktasındadır. Karaciğeri besleyen damarlarla yakın komşuluk içinde olması ve ameliyatında karaciğerin büyük kısmını çıkartmayı bazen damar cerrahisini de gerektirdiği için ancak hastaların %50’si ameliyat olabilmektedir. Zaten her iki hastadan birinin ameliyat olabildiği bu hastalıkta merkezin donanımı ve cerrahın tecrübesi çok önemlidir.