Yeni tip korona virüsün neden olduğu Covid-19 pandemisi son günlerde ülkemizde ve dünyada yeniden atağa geçiyor. Aynı anda hem korona hem gribe yakalanılması durumunda ise durum biraz daha güç olacak. Bu ihtimali ortadan kaldırmak için grip aşısını herkes yaptırmalı. Bunun dışında 65 yaş üstü kişiler, KOAH, diyabet gibi kronik hastalığı olan kişiler ve bağışıklık sistemi düşük olanlar zatürre aşısını da yaptırmalılar.
Sindirim sistemi, besinlerin vücutta yapı taşlarına parçalanması ve kullanılmayan kısımlarının dışkıyla atılmasından sorumlu organların oluşturduğu topluluktur. Ağız, yutak, yemek borusu, mide, ince bağırsak, kalın bağırsak, anüs, safra kesesi, pankreas ve karaciğer sindirim sistemi organlarıdır ve bu organlara ilişkin hastalıklar, sindirim sistemi hastalıkları grubuna girer. Yaygın karşılaşılan sindirim sistemi hastalıkları;
Yaşam koşullarının düzelmesi sonucu insan ömrünün uzaması ile birlikte kanser vakaları günümüzde çok daha fazla oranda karşımıza çıkmaktadır. Onkolojik cerrahi özellikli bir cerrahi olup kanser cerrahisi alanında tecrübe ve birikimi olan hekimlerce gerçekleştirilmelidir. Bu cerrahi ile hastada kanserli dokuların; geride tümör dokusu bırakmayacak şekilde sağlam cerrahi sınırlarla çıkartılması gerekirse lenf bezlerinin temizlenmesi hedeflenir. Aynı zamanda onkolojik cerrahi tümörün türüne ve yaygınlığına göre tanı, evreleme, debulking dediğimiz tümörün yükünü azaltmak amacı ile de yapılabilir.
Minimal invaziv cerrahi; vücut dokularına en az hasar oluşturması hedeflenerek ameliyatın küçük kesiler kullanılarak yapılması yöntemidir. Minimal invaziv cerrahinin avantajları hastanede kalış süresinin daha kısa olması, enfeksiyon riskinin ve kanamanın daha az olması, daha küçük insizyonlar (cerrahi kesiler) nedeniyle daha küçük yara izleri ve daha az ağrıdır. Minimal invaziv cerrahiyle yapılan işlemler:
Genel olarak enfeksiyon hastalıklarından korunmada güçlü bir bağışıklık sisteminin önemli rolü var. Bu nedenle yeterli ve dengeli beslenerek besin çeşitliliğine önem vermek, yeterli su ve sıvı tüketimini sağlamak ve fiziksel aktiviteyi ihmal etmemek gerekiyor.
Günümüzde yaşam koşullarının daha hareketsiz bir yaşam tarzının benimsenmesi ile toplumda obezite, kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, osteoporoz gibi kronik hastalıkların görülme sıklığını artırmıştır. Fiziksel aktivite vücut direncini artırarak enfeksiyonlara karşı koruma geliştirilmesine katkı sağlayabilmektedir. Yürüyüş yapmak, tüm yaştaki bireyler için en yaygın ve kolay uygulanabilen aktivitedir. Yürüyüş yaparak vücudumuzun oksijeni kullanma kapasitesini artırır, büyük kas gruplarını dinamik ve ritmik olarak çalıştırmış oluruz. Bu yüzden sağlığı koruyup geliştirebilmek için düzenli olarak yürüyüş yapılmalı ve yaşamın bir parçası haline getirilmelidir.
Yapılan bilimsel çalışmalar doğrultusunda kalıtsal kanserler dışında sonradan gelişen tüm kanser türlerinin sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve obeziteyle yakından ilişkisi bulunmuştur. Obezite, düzensiz beslenme, yüksek kolesterol ve diyabet karaciğer rahatsızlıkları için de risk faktörü oluşturuyor. Obeziteyle cilt altı yağ dokusu ve daha tehlikelisi organ çevresi yağ dokusu gelişiyor ve artıyor. Bunlar olurken vücudumuzun metabolizma fabrikası olan karaciğerin de yağ biriktirmesi kaçınılmaz oluyor. Karaciğer yağlanması ciddi bir sorundur ve zamanla siroza ilerleyebilir.
Dünyada ve ülkemizde sıkça rastlanan D vitamini eksikliği, yaygın vücut ağrısı, kas eklem ağrısı, sırt kalça ağrısının yanı sıra halsizlik ve yorgunluğa sebep olabiliyor. D vitamininin en fazla yumurta sarısı, süt, karaciğer ve balıkta bulunuyor. D Vitaminini doktorunuza danışarak kullanınız.
Vücudumuzdaki tüm hücre ve organ sistemlerinin düzenle çalışması suya bağımlıdır. Su; vücut sıcaklığının düzenlenmesinde, mineraller, vitaminler, amino asitler, glikozun emilmesinde ve besinlerin hücrelere taşınmasında ve metabolizma sonucunda oluşan artık ürünlerin uzaklaştırılmasında rol alır. Eklem hareketlerini kolaylaştırır, adale sistemini destekler, bağırsak hareketlerini düzenler ve kabızlığı önler. Az su içilmesi idrar yolu enfeksiyonlarını, böbrek taşı oluşumunu ve elektrolit bozukluklarının gelişimini kolaylaştıracaktır. Özellikle sıcak havalarda daha fazla olmak üzere gün boyunca; solunum, terleme, idrar ve bağırsaklar yoluyla su kaybederiz. Kişiden kişiye değişmekle beraber günde en az 2.5-3 litre su içilmelidir.